Filters
Filters
Found: 62 Piece 0.000 sn
Faculty / Institute [1]
Publication type [1]
National/International [2]
HOKAND HANLIĞI’NIN EĞİTİM GELENEĞİ VE MEDRESELER = TRADITION OF EDUCATION AND MADRASAS IN THE KHANETE OF KOKAND

Ayitmamat KARİYEV

Article | 2018 | Diyanet İlmi Dergi54 ( 3 )

Müslüman toplumunun İslâmî ilimler konusunda bazı ilerlemeleri yakalaması Arap-Fars-Türk kültür havzalarıyla yakından ilişkilidir. Bunlardan özellikle nass ile akıl dengesini iyi ayarlayabilen Türk ekolü, günümüzde birçok açıdan araştırılmaya devam edilmektedir. Makalemizde bu ekolün Türkistan kolu Hokand Hanlığı üzerinden ele alınmaya çalışılacaktır. Araştırmamıza konu olan Hokand Hanlığı’nın eğitim sistemi henüz yeteri kadar araştırılmamıştır. Bu sebeple de, Türk dünyası için henüz meçhul bir konu olarak kalmaya devam etmektedir. Bu nedenle makalede Hokand Hanlığı’nın tarihçesi, Hanlığın eğitim sistemi ve idarî yapısı içerisinde e . . .ğitimin yeri, Çarlık Rusyası bilim adamları tarafından yerli eğitim sisteminin analiz edilişi gibi konular üzerinde durulmuştur. Bu çerçevede elde edilen bilgiler doğrultusunda, Hanlığın oturmuş bir eğitim sistemine sahip olduğu temel tezi işlenmeye çalışılmıştır. - The progress achieved by Muslims in Islamic sciences is closely related to the Arabic-Persian-Turkic cultural pool. The Turkish school among them that could strike a good balance between dogmas and mind continue to be researched from many perspectives today as well. There is not enough research yet on the education system of the Khanete of Kokand, which is the subject of our study. Therefore, it remains as a subject that is still unknown for the Turkic world. For this reason, this study examines the history of the Khanete of Kokand, and its education system, the place of education in its administrative structure, the analysis of the domestic education system by the Czarist Russian scientists. This study analyses the suggestion, in light of the information obtained in this framework, that the Khanete has an established education system More less

The Scientific Environment in the Period When Ibn Lahi'a (d. 174/790) Lived İbn Lehî‘a’nın (ö. 174/790) Yaşadığı Dönemde İlmî Muhit

Bekir TATLI

Article | 2022 | Hitit Theology Journal / Hitit İlahiyat Dergisi21 ( 2 )

In this article we will focus on a famous rawī, named Ibn Lahīʿa. It is possible to find Ibn Lahīʿa, whose lineage is mentioned as ʿAbd Allah ibn Lahīʿa b. ʿUqba al-Miṣrī, frequently in early jarḥ-taʿdīl sources and muṣannaf works. But, especially from the view of ḥāadīth narrations and rijāl criticism, he is often mentioned negatively. For example, among the statements about his jarḥ-taʿdīl status, we find such expressions as “He is ḍaʻīf (weak).”, “He is ḍaʻīf al-ḥadīth.”, “His ḥadīths do not qualify to be used as evidence.”, “He is not qawī.” or similar expressions which have become widespread, and he is mostly considered majrūḥ. . . . Also, we can see that some prominent scholars who are considered experts in this field said about him, “Do not even take a letter from him!”, and “More or less, I never take ḥadīths from him!” and they have warned us to stay away from him and his ḥadīths. However, we can learn from the rijāl sources of the first period and the recent academic studies about him that there are also scholars who say laudatory words about him. For instance, the addressee of these laudatory words is the same person: “Ibn Lahîʻa has first-hand sources.”; “There are even those who go on pilgrimages many times just to meet him.”; “His memory was solid.”; “When someone says the muḥaddith of Egypt, he comes to mind.” These two different approaches about him show that it would be useful to re-establish Ibn Lahīʿa’s situation in all aspects and with an unbiased eye. We think that the way to get to know him in a way that is free from prejudice and impartial is to take a closer look at him and focus on the environment in which he grew up. Therefore, in this article, the geography of Ibn Lahīʿa’s life, the widespread madrasas, and the scholarly life in that region have been briefly discussed. Our aim in doing this is to try to get clues about whether the provisions given about Ibn Lahīʿa, who grew up in an environment where Sunni-Shiite differences of opinion reigned, where fanaticism of faith occurred quite a lot in the geography and century where he lived, where there were sectarian bigotries and mostly there was no calm scholarly environment. From the earliest periods, the region of Egypt, the geography in which he lived, attracted attention as a place where the ṣahaba often visited, especially in terms of ḥadīth, fiqh, and history of Islam, where there is an intensive scholarly working environment. It is safe to say that the following names are at the forefront among ṣahaba who were residents in Egypt or passed through it at any time: ʿUthmān, Abū Ayyūb al-Ansārī, Abū Hurayra, Ibn ʿAbbās, ʿAmmār b. Yāsir, ʿAmr b. al-ʿĀṣ, ʿAbd Allāh b. ʿUmar, ʿAbd Allāh b. ʿAmr b. al-ʿĀṣ, al-Zubayr b. al-ʿAwwām, Saʿd b. Abū Waqqāṣ, ʿUbāda b. al-Ṣāmit, Jābir b. ʿAbd Allāh al-Anṣārī, Khāṯīb b. Abū Baltaʿa, Abū al-Dardā, Abū Ḏar al-Ghifārī, Diḥyah b. Khalīfa al-Kalbī, Muʿāwiya b. Abū Sufyān, Mughīra b. Shuʿba, Miqdād b. al-Aswad, ʿAbd Allāh b. Khuzāfa, ʿAbd Allāh b. al-Zubayr b. al-ʿAwwām, Rāfiʿ b. Mālik, Salama b. al-Akwaʿ, Sahl b. Saʿd al-Sāʿidī, Shuraḥbil b. Ḥasana, Sila b. al-Haris al-Ghifari, ʿAbd Allāh b. Ḥārith b. Caz’ al-Zubaydī, ʿAbd Allāh b. Saʿd b. Abū Sarh, ʿAbd al-Raḥmān b. Abū Bakr al-Ṣiddīq, ʿUqba b. ʿAmir al-Juhanī, Muḥammad b. Maslama. Among these names, it appears that ʿAbd Allāh b. ʿAmr b. al-ʿĀṣ mainly directs the scholarly activities of Egypt. Here, an investigation of the effects of Egyptian geography on Ibn Lahīʿa, which has been the scene of mobility in scientific, intellectual, religious, political, and social aspects since the time of the ṣahaba, will be able to help us to get to know him more closely. The fact that there are not enough studies in the Turkish literature that deals with the scholarly environment in the second century of the Hijra in which Ibn Lahīʿa lived and the idea that new research to be done will lead to better recognition of him have led to the emergence of the present article. Unlike other studies conducted on him, this article mainly examines the scientific district and somewhat influential madrasas in Egypt during Ibn Lahīʿa’s upbringing. The present study shows that Egypt was very dynamic city politically, culturally, and scientifically in the age of Ibn Lahīʿa; especially that madrasas of history, fiqh, and story/preaching carried out an intensive activity. Bu makalenin merkezinde İbn Lehîʻa isimli meşhur bir râvi vardır. Nesebi Abdullah b. Lehîʻa b. Ukbe el-Mısrî şeklinde kaydedilen İbn Lehî‘a’ya ilk dönem cerh-ta‘dil kaynaklarında ve musannef eserlerde sıkça rastlamak mümkündür. Ancak, özellikle hadis rivayetleri ve ricâl tenkidi açısından bakıldığında genellikle ondan olumsuz olarak bahsedilir. Söz gelimi onun cerh-taʻdil durumu hakkında yer alan ifadeler arasında kendisinin zayıf olduğu, hadisinin delil olarak kullanılmaya uygun olmadığı, kuvvetli bir râvi sayılmadığı veya buna yakın anlatımların yaygınlık kazandığı ve onun çoğunlukla cerh edildiği dikkat çekmektedir. Yine bu alanın uzmanı sayılan önde gelen bazı âlimlerin “Ondan bir harf bile alma!”, “Ondan az ya da çok, asla hadis almam!”, gibi cümlerle kendisinden ve rivayetlerinden uzak durulması konusunda uyarılarda bulunduklarını görmekteyiz. Bununla birlikte onun hakkında övgü dolu sözler söyleyen âlimlerimizin de olduğunu, yine ilk dönem rical kaynaklarından ve bunlara atıf yapan son dönem akademik çalışmalarından öğrenebilmekteyiz. Mesela, İbn Lehî‘a’nın birinci el kaynaklara sahip olduğu, sırf onunla karşılaşmak için defalarca hacca gidenlerin bile bulunduğu; hafızasının çok güçlü olduğu, Mısır’ın muhaddisi denilince onun akla geldiği gibi övgü dolu sözlerin muhatabı da aynı İbn Lehîʻa’dır. Onun hakkındaki bu iki farklı yaklaşım, İbn Lehî‘a’nın durumunun her yönüyle ve tarafsız bir gözle yeniden ortaya konulmasının faydalı olacağını göstermektedir. Onu önyargılardan uzak ve tarafsız bir şekilde tanımanın yolu ise kendisine daha yakından bakmak ve yetiştiği çevreye odaklanmaktır diye düşünüyoruz. Buna binaen bu makalede İbn Lehî‘a’nın yaşadığı coğrafya, o bölgedeki yaygın medreseler ve ilmî hayat kısaca ele alınmaya çalışılmıştır. Bunu yapmaktaki amacımız, yaşadığı coğrafyada ve yüzyılda zaman zaman Sünnî-Şiî fikir ayrılıklarının hüküm sürdüğü, itikadî taassupların yaşandığı ve genellikle sâkin bir ilmî ortamın bulunmadığı bir çevrede yetişen İbn Lehî‘a hakkında verilen hükümlerin tarafsız olup olmadığı konusunda ipuçları elde etmeye çalışmaktır. Onun yaşadığı Mısır bölgesi, erken dönemlerden itibaren sahabenin sıkça uğradığı, özellikle hadis-fıkıh ve tarih ilimleri açısından yoğun bir ilmî mesâinin ortaya konulduğu bir yer olarak dikkat çekmektedir. Sahabeden Mısır’a yerleşen veya oraya bir şekilde uğrayan kişiler arasında şu isimlerin ön planda olduğu söylenebilir: Hz. Ömer, Hz. Osman, Ebû Eyyûb el-Ensârî, Ebû Hüreyre, İbn Abbas, Ammâr b. Yâsir, Amr b. el- s, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Amr b. el- s, ez-Zübeyr b. el-Avvâm, Sa‘d b. Ebî Vakkâs, Ubâde b. es-Sâmit, Câbir b. Abdillah el-Ensârî, Hâtıb b. Ebî Belta‘a, Ebü’d-Derdâ, Ebû Zer el-Ğifârî, Dıhye b. Halife el-Kelbî, Muâviye b. Ebî Süfyân, Muğîre b. Şu‘be, Mikdâd b. el-Esved, Abdullah b. Huzâfe, Abdullah b. ez-Zübeyr b. el-Avvâm, Râfi‘ b. Mâlik, Seleme b. el-Ekvâ‘, Sehl b. Sa‘d es-Sâ‘idî, Şürahbîl b. Hasene, Sıla b. el-Hâris el-Ğifârî, Abdullah b. Hâris b. Cez’ ez-Zübeydî, Abdullah b. Sa‘d b. Ebî Serh, Abdurrahman b. Ebî Bekr es-Sıddîk, Ukbe b. mir el-Cühenî, Muhammed b. Mesleme. Bu isimler arasında ise daha çok Abdullah b. Amr b. el- s’ın Mısır’ın ilmî faaliyetlerine yön verdiği anlaşılmaktadır. İşte sahabe döneminden itibaren ilmî, fikrî, itikadî, siyasî ve sosyal açılardan büyük bir hareketliliğe sahne olan Mısır coğrafyasının İbn Lehîʻa üzerindeki etkilerini araştırmak onun daha yakından tanınmasına yardımcı olabilecektir. Türkçe literatürde İbn Lehî‘a’nın yaşadığı hicrî ikinci asırdaki ilmî ortamı ele alan çalışmaların yeterli sayıda olmaması ve yapılacak yeni araştırmaların, onun daha iyi tanınmasına vesile olacağı düşüncesi böyle bir makalenin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kendisiyle ilgili yapılan diğer çalışmalardan farklı olarak bu makale daha çok, İbn Lehî‘a’nın yetiştiği dönemde Mısır’daki ilmî muhiti ve biraz da etkin medreseleri incelemektedir. Çalışmamız sonunda İbn Lehî‘a’nın yaşadığı çağda Mısır’ın siyasî, kültürel ve ilmî bakımdan oldukça hareketli olduğu; özellikle tarih, fıkıh ve kıssa/vaaz medreselerinin yoğun bir faaliyet icra ettiği sonucuna varılmıştır More less

Vahiy Esnasında Hissedilen Çınlama Sesi: Salsaletü'l-Ceres

Mehmet DEMİRCİ

Article | 2021 | Tefsir Araştırmaları Dergisi5 ( 2 )

Yüce Allah ile peygamberleri arasında gerçekleşen iletişimin genel adı vahiydir. Tarih boyunca insanlara birer elçi olarak gönderilmiş olan peygamberler vahiy hadisesine muhatap olmuşlar, Allah’ın insanlara bildirdiği öğütleri, emirleri, yasakları ve gayb âlemine ait haberleri vahiy yoluyla alarak onlara ulaştırmışlardır. Son peygamber Hz. Muhammmed (s.a.v.) de bir peygamber olarak vahye muhatap olmuş ve yaşadığı bu tecrübenin nasıl gerçekleştiğine dair bazı açıklamalarda bulunmuştur. Buna göre Hz. Peygamber (s.a.v.) birden farklı şekilde vahye muhatap olmuştur. Bu vahiy çeşitlerinden birisi oldukça dikkat çekici ve gizemlidir. İlgi . . .li rivayetlerde “salsaletü’l-ceres”e yani “çınlama sesi”ne benzer bir şekilde nitelenen bu vahiy türü, Hz. Peygamberin vahiy esnasında yaşadığı ruhânî tecrübenin bir ifadesi olması bakımından ayrı bir yere sahiptir. Makalede bu vahiy türünün gelişinden söz eden rivayetlere yer verildikten sonra hadis şarihlerinin ve diğer müelliflerin rivayet hakkındaki açıklamaları ve yorumları ele alınıp incelenmiştir. Kısa bir an içerisinde gerçekleştiği anlaşılan bu vahiy türünün ardından âyetlerin nüzulünün tamamlanmış olması, konunun farklı açılardan araştırmaya açık nitelikte olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda ilk önce Kelâmullah’ın mahiyetine yönelik tartışmalara yer verilmiş ve çınlama sesi şeklinde gelen vahyin bu tartışmalarda sözü edilen hususlarla nasıl bir münasebet içinde olduğuna açıklık getirilmiştir. Daha sonra konu ulûmu’l-Kur’an çerçevesinde ele alınarak söz konusu vahiy türünün hurûf-ı mukattaa ile olan münasebetine dair açıklama ve yorumlara yer verilmişti More less

İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Öğretim Süreçlerinin Kariyer Eğilimi ve Stresi Açısından İncelenmesi

Recai DOĞAN

Article | 2024 | MANAS Journal of Social Studies (MJSS) - MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi13 ( 1 )

İlahiyat fakülteleri standart bir program uygulamaktadır. Bununla birlikte mezunları din referanslı eğitim ve hizmet alanlarında birbirinden farklı kariyer olanaklarıyla karşılaşmaktadır. Bu durum, bir taraftan öğrencilerin akademik iş yükünü arttırırken diğer taraftan öğrencide kariyer belirsizliği oluşturabilmektedir. Yüksek din öğretimi kurumlarındaki öğrenci sayılarının artmasıyla birlikte öğrencilerin kariyer stresinden daha fazla etkilendikleri düşünülmektedir. Araştırmanın amacı, yüksek din öğretimi öğrencilerinin hedeflerini belirleme ve gerçekleştirmede karşılaştıkları güçlüklerin, kariyer streslerini ne düzeyde etkilediğin . . .in belirlenmesidir. Araştırmanın tasarlanmasında nicel bir yaklaşım benimsenmiş ve araştırma süreci nedensel tarama modeli çerçevesinde yürütülmüştür. Araştırma 2022-2023 eğitim öğretim yılı itibariyle İlahiyat/İslami İlimler Fakültelerinin 2, 3. ve 4. sınıflarında okuyan 450 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara, kolaylıkla bulunabilme ve kartopu örnekleme yöntemiyle ulaşılmıştır. Veri toplama aracı olarak; kişisel bilgilere yönelik soruların yer aldığı formun yanı sıra Bozanoğlu tarafından geliştirilen “Akademik Güdülenme Ölçeği” ile Özden ve Sertel-Berk tarafından Türkçeye uyarlanan “Kariyer Stresi Ölçeği” kullanılmıştır. Google Forms aracılığıyla toplanan veriler SPSS paket programı ile analiz edilmiştir. Araştırmada kadın öğrencilerin ve son sınıf öğrencilerinin iş bulma baskılarının anlamlı düzeyde yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Öğrencilerin kariyer stresi ve iş bulma baskısını hissetme durumları arttıkça akademik güdülenmelerinin düştüğü ve bu durumun genel akademik başarılarını da düşürdüğü tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Din Eğitimi, Yüksek Din Öğretimi, Kariyer Stresi, Akademik Güdülenme, Akademik Başar More less

Küreselleşmenin Birey ve Toplum Hayatına Etkileri ve Din Eğitimi = The Effects of Globalization on Society and Individual Life and Religious Education

Mehmet KORKMAZ

Article | 2019 | MANAS Journal of Social Studies (MJSS) - MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi8 ( Ek sayı 1 )

Küreselleşme dünyanın global bir köy haline gelmesi, zaman ve mekana ilişkin kısıtlamaların azalması, toplumsal ve kültürel benzeşmelerin artması, tepkilerin ortaklaşması olarak açıklanabilir. Bu süreci coğrafi keşiflerle başlatanlar olduğu gibi, yakın çağda ortaya çıkan teknolojik araçlarla başlatanlar da vardır. Sinema, Televizyon, internet, cep telefonu vb. gelişmeler bu süreci daha da hızlandırmıştır. Bütün bu teknolojik vasıtalar çeşitli imkanlar, fırsatlar sunmakla birlikte, çok büyük tehditler ve tehlikeler de getirmektedir. Nitekim küreselleşme, Batı kültürü ya da Amerikan kültürü denilen davranış kalıplarını, yaşam biçimi . . .ni tüm dünyaya yaymaktadır. Aynı türden davranış ve yaşam biçimleri teknolojik araçlar vasıtasıyla, tüm dünyaya ihraç edilmektedir. Bunlar da geleneksel toplumların yapılarını, insan ilişkilerini, aile hayatını ve değerlerini değiştirmektedir. Dolayısıyla, hem toplum hem de bireyler pek çok açıdan bu yeni duruma uyum sağlamakta zorlanmakta, derin krizler yaşamaktadır. Kimileri bu problemlerden kurtulmak için küreselleşme ve onun getirdiği araç ve imkânlardan uzak durulabileceğini savunmakta, hatta bütün bunlara karşı savaş açmaktadırlar. Oysa bu durum daha işin başından küreselleşen dünyaya teslim olmak anlamına gelmektedir. Bu noktada, yapılması gereken şey, küreselleşme gerçeği karşısında ayakta kalabilmek için gerekli zihinsel bilgi, beceri, ahlaki tutum, değer ve davranışları bireylere kazandırabilmektir. Be çerçevede, bu makalede, küreselleşmenin birey ve toplum hayatına getirdiği tehditler üzerinde durulmuş, bunları aşabilmek için bireylere nasıl bir din eğitimi verilebileceğine ilişkin temellendirmeler yapılmaya çalışılmıştı More less

İtaat Kavramının Gerekçeleri Açısından Kur’an’ın Eleştirel Düşünceye Bakışı

Osman EYÜPOĞLU

Article | 2019 | Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ÇÜİFD)19 ( 2 )

Sağlıklı ve huzurlu toplumsal yapıların oluşması en temelde insanların samimi ortak davranışlarda bulunmasına bağlıdır. Sosyal psikolojik açıdan en kıymetli ortak davranış biçimi körü körüne taklit değil; benimseyerek uyma davranışıdır. Bir davranışın doğruluğuna içten inanarak onu icra eden kişi, toplumsal kontrol mekanizmalarının olmadığı yerlerde de bu davranışı icra etmeye devam eder. Meşhur Cibril hadisine göre de Allah’a onu görüyormuşçasına inanmak gerekir. Hadisteki bu husus, benimseyerek yani bizzat doğruluğunu bilerek inanmayı ve ona göre amel etmeyi ifade eder. Dolayısıyla bu çalışmamızda, Kur’an’da geçen toplam 208 “itaa . . .t” ve “tabi olma” ayetinin bağlamlarından hareketle önce gerekçeleri ele alınmıştır. Sonra da bu gerekçelerin sosyal psikolojik açıdan hangi uyma davranışını (körü körüne itaati mi, özdeşleşmeyi mi, benimsemeyi mi?) esas aldığı üzerinde durulmuştur. Kur’an’ın, benimseme düzeyinde bir tutum değişimi için muhataplarını rasyonel, ahlaki, hukuki-siyasi, psikolojik ve sosyolojik açıdan tatmin edici gerekçelerle itaat veya ittibaya çağırdığı görülmektedir. Bu nedenle Kur’an’ın, doğru ve haklı olanın tespitini yapma amacı taşıyan tüm eleştirel düşüncelere açık/uygun olduğu ve hatta bu türden eleştirel düşünceyi metot edindiği için onu dolaylı olarak da emrettiği anlaşılmaktadır. Zira eleştirel düşünce, rasyonel ve bilimsel açıdan yapılması gerekenlere tabi olmayı öngörmektedir. Bu nedenledir ki Kur’an sosyo-kültürel koşullarla birebir uyumlu bir tutum sergileyerek, yeri geldiğinde itikada dair taleplerine ve yeri geldiğinde de amele dair taleplerine ağırlık vermektedir. Örneğin, Kur’an doğru ve meşru olana inanıp tabi olmaya %72,7 oranında önem verirken bu tabi olmanın nesnel sonuçlarına ise %27,3 oranında değinmektedir. Bu durum işin özünün öncelikle samimi bir iman olduğuna işaret etmektedir. Olumsuz itaat-ittibaya ilişkin ayetlerde ise oranlar tersine dönmektedir. Bunun da anlamı inanmayanların samimiyetsizlik, cahillik, yalancılık, şımarıklık, iftiracılık gibi ahlak ve merhamet dışı yanlış tutum ve davranışlarının daha çok eleştirilmesidir. Bu durumda Kur’an, olumsuz itaat-ittibaya dair taleplerin gerekçelerinde inananların samimi inançlarına %26,6 oranında yer verip vurgu yaparken, inanmayanların ise işaret edilen yanlış davranışlarına (amellerine) ise %73,4 oranında değinip onları eleştirmektedir. Bu oranlar bize Kur’an’ın ihtiyacın önemine binaen hitaba en uygun şekil ve yön verdiğini göstermektedir. Bu şekil ve yön vermede doğruyu ve haklıyı tespit amacı taşıyan eleştirel düşünceye de uygun bir yol izlediğini görmekteyiz. Zira Kur’an’ın itaat veya tabi olmaya ilişkin taleplerinde, mevcut sosyo-kültürel ortamın ahlaki, rasyonel ve nesnel gerekçelerini dikkate aldığı anlaşılmaktadır. Kısaca rasyonel ve nesnel gerekçelere uygun taleplerde bulunmak, eleştirel düşüncenin azami derecede dikkate alınması anlamına gelmektedir More less

Краткий обзор Исламского налогообложения Христиан и Иудеев (зимми) на территории Средней Азии в средневековье = Orta Çağ'da Orta Asya'da Hıristiyan ve Yahudilerin (zimmi) İslami Vergilendirilmesine Kısa Bir Bakış

Nazgul KALİLOVA

Article | 2021 | MANAS Journal of Social Studies (MJSS) - MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi10 ( 4 )

Статья посвящена вопросам исламского налогообложения христиан и иудеев (зимми) в Средней Азии. Направление исследования является проблемой общего и особенного в понятии налогообложения ислама, иудаизма и христианства. Работа нацелена на исламскую правовую основу функционирования налоговой системы в завоёванных мусульманами территориях Средней Азии. В статье были выявлены причины появления новых налогов в исламе, определяется термин и положение зимми, разница между зимми и неверными, характер взаимодействий мусульман с другими представителями монотеистических религий, определяется степень общественно-политической жизни региона между . . .мусульманами и представителями зимми. Выявлено, что Каноны ислама играют главную роль во взаимоотношении мусульман с другими конфессиями. На основе анализа, а также при использовании специально-историческими методами (историко-сравнительными, сравнительно-сопоставительными методиками), были выявлены степень схожести и различия налогообложения, проблемы христиано-еврейского взаимоотношения в Европе. В следствии которого в статье раскрываются причины частичного переселения и дальнейшего социально экономического положения и развития евреев и христиан в Средней Азии. Makale, Orta Asya'daki Hristiyanlar ve Yahudilerin (zimmi) İslami vergilendirilmesi meselelerine ayrılmıştır. Araştırmanın yönü, İslam ve Hıristiyanlığın vergilendirilmesi kavramında genel ve özel bir sorundur. Çalışma, Orta Asya'nın Müslümanların fethettiği topraklarda vergi sisteminin işleyişi için İslami yasal temeli hedefliyor. Makale, İslam'da yeni vergilerin ortaya çıkmasının nedenlerini tanımlıyor, zimmi terim ve konumunu, zimmiler ve kafirler arasındaki farkı, Müslümanların tek tanrılı dinlerin diğer temsilcileriyle olan etkileşimlerinin niteliğini, Müslümanlar ve zimmi temsilcileri arasındaki bölgenin sosyal ve siyasi yaşamının derecesini belirliyor. Müslümanların diğer itiraflarla ilişkilerinde İslam Kanunları'nın önemli bir rol oynadığı ortaya çıktı. Analiz temelinde, özel tarihsel yöntemlerin (tarihsel-karşılaştırmalı, karşılaştırmalı-karşılaştırmalı yöntemler) kullanılmasının yanı sıra, vergilendirmedeki benzerlik ve farklılıklar, Avrupa'daki Hıristiyan-Yahudi ilişkilerinin sorunları belirlendi. Bunun bir sonucu olarak makale, Orta Asya'daki Yahudilerin ve Hıristiyanların kısmi yeniden yerleşim ve daha fazla sosyo-ekonomik durum ve gelişme nedenlerini ortaya koymaktadır. The article is devoted to the issues of Islamic taxation of Christians and Jews (zimmi) in Central Asia. The direction of the research is the problem of general and specific in the concept of taxation of Islam and Christianity. The work is aimed at the Islamic legal basis for the functioning of the tax system in the Muslim-conquered territories of Central Asia. The article identifies the reasons for the emergence of new taxes in Islam, defines the term and position of zimmi, the difference between dhimmi and infidels, the nature of Muslims' interactions with other representatives of monotheistic religions, determines the degree of the region's social and political life between Muslims and representatives of zimmi. It was revealed that the Canons of Islam play a major role in the relationship of Muslims with other confessions. On the basis of the analysis, as well as using special-historical methods (historical-comparative, comparative-comparative methods), the degree of similarity and differences in taxation, the problems of Christian-Jewish relations in Europe were identified. As a result of which, the article reveals the reasons for the partial resettlement and further socio-economic situation and development of Jews and Christians in Central Asia More less

Hadis Metodolojisinde Teferrüd Kavramına Yönelik Kullanılan Tabirler

Muhittin DÜZENLİ

Article | 2016 | MANAS Journal of Social Studies (MJSS) - MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi5 ( 4 )

Rivâyetlerin sıhhatini belirlemek için Hadis Usûlü eserlerinde muhaddisler tarafından birçok kavram kullanılagelmiştir. Bu kavramlardan birisi de teferrüd terimidir. Teferrüd kavramı köken itibariyle başka râvinin nakletmediği husus anlamına gelmektedir. Sened yahut metinde bulunan bir özellik itibariyle tek kalarak diğer rivayetlerden ayrılma olarak tanımlanan teferrüd olgusu hadis usulunün bir çok kavramıyla ilişkili olarak kullanılmıştır. Teferrüd kavramı hadis tenkîdinde dikkate alınan önemli unsurlarından biridir. Bu çalışma, söz konusu terimin hadis tarihindeki kullanımlarını örneklerle izah etmeyi ve diğer hadis usulü kavraml . . .arı ile ilişkisini ortaya koymayı amaçlamaktadı More less

Karahanlılar Devrinde Yetişmiş Orta Asya Fukahası ve Onların İdaredeki Yeri

Ayitmamat KARİYEV

Article | 2018 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 6 )

Dünya hukuk sistemlerinin büyük bir dönüşüm geçirmesinde, İslam Hukukunun payı olduğu bilinmektedir. İslam Hukukunun da kendi içinden Arap-Fars-Türk şeklinde üç kola ayrıldığı, bunlardan akıl-nass ilişkisini isabetli değerlendiren Türk ekolünün esas köşe taşını oluşturduğu ve onu da Orta Asya fıkıh ekolünün şekillendirdiği söylenebilir. Orta Asya fıkıh ekolü içerisinde de özellikle Karahanlılar dönemi, fıkhın bu bölgede zirve yaptığı bir dönem olarak kabul edilebilir. Bu makalemizde Karahanlılar devletinin kısa tarihi, kaynaklarda Karahanlılar devrinde yetişmiş olan fukahanın isimlerinin tespiti, meşhur fukahadan bazılarının eserler . . .iyle birlikte kısaca tanıtımı, fukahanın (alimler) idaredeki yeri vb. konuları ele alınacaktır. More less

The Relationship Between Religion and Social Institutions: A Functionalist Approach = Din ve Toplumsal Kurumlar Arası İlişkilerdeki Tamamlayıcı Niteliğin Önemi

Osman EYÜPOĞLU

Article | 2019 | Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi / Journal of History Culture and Art Research8 ( 4 )

The institutions consisting a society can be classified sociologically by six basic institutions such as family, education, religion, economy, politics, and spare time. A society can only exist through complemented relations between these institutions. Each institution meets a basic need of society. When all these institutions fulfill their duties, all societal needs are met in a balanced way. For this reason, it is expected that a harmony should be between these institutions that serve to the same aim. If any society can exist as a whole, this situation shows that there is naturally a harmony between those institutions. Therefore, . . .there should be a complemented quality between these institutions. In case of social changes, it is seen negatively that religion is generally abstracted by other social institutions. In fact, it is expected that those who perform these applications should act according to the scientific realities. Social and historical realities have indicated that the institution of religion is not an institution that contains discourses against to the society called as superstructure, but it is an institution that provides an ontological legitimacy to which all institutions need. For this reason, in case we act in accordance with these social realities in all of our social arrangements, we take advantage maximum from all of those institutions, especially in the institution of religion. Hence, there is a complemented relation between religion and society or between religion and the world or between the world and the next world.- Toplumu oluşturan kurumlar sosyolojik anlamda, aile, eğitim, din, ekonomi, siyaset ve boş zaman olmak üzere altı temel kurum üzerinden sınıflandırılabilir. Bu kurumlar arasındaki işlevsel tamamlayıcı ilişki sayesinde toplum var olabilmektedir. Her bir kurum toplumun temel bir ihtiyacına cevap vermektedir. Tüm kurumlar görevlerini icra ettiklerinde bütün ihtiyaçlar da dengeli bir biçimde karşılanmış olmaktadır. Bu sebeple aynı amaca hizmet eden kurumlar arasında bir uyum olması beklenir. Toplum bir bütün olarak var olabiliyorsa, bu durum onu oluşturan kurumlar arasında da bir uyumun doğal olarak var olduğunu göstermektedir. Bu nedenle toplumsal kurumlar arasındaki ilişkinin tamamlayıcı bir niteliğe sahip olması işin doğası gereğidir. Toplumsal değişme durumlarında genellikle dinin diğer toplumsal kurumlardan soyutlanması gibi olumsuz uygulamalar gözlemlenmektedir. Bu uygulamaları icra eden iradelerin bilimsel realitelere uygun hareket etmesi beklenir. Sosyolojik ve tarihsel realiteler göstermiştir ki din kurumu, toplum dediğimiz üst yapıya aykırı söylemler içeren bir sistem değil; aksine toplumsal kurumların hepsinin muhtaç olduğu ontolojik meşruiyeti onlara sağlayan bir kurum olmaktadır. Bu nedenle tüm toplumsal düzenlemelerimizde bu sosyolojik realitelere uygun olarak hareket ettiğimiz takdirde, bütün kurumlardan ve özellikle din kurumundan en azami derecede yararlanmış oluruz. Çünkü din ile toplum arasında veya din ile dünya ya da dünya ile ahiret arasındaki ilişkinin doğal niteliği birbirlerini tamamlayıcı olmalarıdır More less

Din Eğitimi Bilimi İçin Kavram Öğretiminin Felsefi Kökenleri

Recai DOĞAN

Article | 2023 | Marife Dini Araştırmalar Dergisi23 ( 1 )

Makalede, düşünce ve dilin dayanak noktaları olan kavramlara ilişkin ontolojik tümeller probleminin bilgi kuramsal yapıdaki eğitsel izdüşümüne odaklanılmıştır. Çalışmanın problemi din eğitimi biliminin din eğitimi pratiğine kavram öğretimi süreçlerini kılavuzlayıcı ilkeler sunabilmesi için eğitsel bir temel arayışıdır. Makalede kavram felsefesinin bir görünümü olarak değerlendirilebilecek kavramlaştırma yaklaşımları ile din öğretimi pratiğinin öncelikli alanlarından olan kavram öğretimi arasında ilişkisellik kurarak felsefi bir perspektifle ilkesel ve eğitsel bir temel inşa etmek amaçlanmıştır. Dolayısıyla çalışmada din eğitimi bili . . .minin kavram öğretimine felsefi olarak temellendirilmiş eğitsel ilkeler sunmasının imkânına odaklanılmıştır. Konuya ilişkin literatürde bulunan çalışmalar sınıflandırıldığında; din eğitiminde yer alan dini/ahlaki kavramların analizine odaklanan; spesifik bir kavramın öğretim ortamlarına taşınma sürecini eğitsel açıdan yapılandıran ve örnek ders işleyişleri sunan; kavram öğretimi sürecinin niteliğini çeşitli paydaş görüşlerine göre belirlemeye çalışan; öğretiminin niteliğini arttırmak için kavram öğretimi teknikleri tasarlayan ve kavram öğretimi sürecinde farklı yöntemlerin işlevselliğini tespit etmeyi amaçlayan çalışmaların olduğu görülmektedir. Kavram tahlillerine, kavram öğretimi sürecine ve didaktik olarak kavram öğretimine odaklanan çalışmalarda kavram ve kavramlaştırma yaklaşımlarının din eğitimi ile ilişkiselliğine odaklanılmadığı, kavramlara ilişkin öne sürülen felsefi ve psikolojik argümanların din eğitimi bilimi perspektifinden ele alınmadığı anlaşılmaktadır. Çalışmada din eğitimi biliminin ve din eğitimi faaliyetlerinin kavram yaklaşımları için ihtiyaç olarak görülen felsefi ve eğitsel temel arayışı, kavramlara ilişkin kuramlar ve din eğitimi faaliyetlerinde kavram öğretim ilkeleri arasında kurulan bağlantılar ile desteklenmeye çalışılmıştır. Din eğitimi biliminin din öğretimi pratiğine bilgi üretirken sahip olacağı kavram öğretimi anlayışının ne olabileceği kuramsal açıdan öncelikli ve ilkesel bir sorudur. Bu bağlamda makalede cevap aranan sorular şunlardır: “Düşünce dünyasında kavramlaştırma yaklaşımları ve argümanları nelerdir? Tikel-tümel gerilimlerden rafine edildiğinde eğitsel bağlamda kavramlaştırma işlemi nasıl yapılmaktadır? Din eğitimi faaliyetleri için kavram tartışması ne ifade etmektedir? Kavram yaklaşımlarından kavram öğretimi için hangi eğitsel ilkelere ulaşılabilir? Din eğitimi bilimi din öğretimi faaliyetlerine bilgi üretirken hangi kavram yaklaşımından hareket edebilir? Belirtilen soruların düşünsel düzlemle tartışabilmesi için metodolojik olarak nitel araştırma yöntemlerinden dokümanı anlama ve anlayış oluşturma, sistematik olarak analiz etme ve bilgi üretmek için veriyi yorumlama aşamalarından oluşan doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Ulaşılan verilerin analiz sürecinde betimsel analiz yöntemi tercih edilmiş ve kavram yaklaşımları birer tema olarak kabul edilmiştir. İçerik oluştururken örneklem tercihinde kavram tartışmalarının ana akım izleği takip edildiğinden amaçlı örnekleme yöntemlerinden ölçüt örnekleme tekniği kullanılmış ve ölçüt olarak seçilen kuramlarda kavram tartışmalarına ilişkin temel kırılmaları temsil edebilme gücü aranmıştır. İçerik, temalar arasında kronolojik ardışıklık ve mantıksal aşamalılığa göre düzenlenerek diyalektik bir salınım içerisinde ele alınmıştır. “Kavram anlayışları nelerdir ve bunların argümanlarına göre kavramlar nasıl öğrenilmektedir?” çekirdek sorularına odaklanılarak yaklaşımların argümanları sıralı bir yapıda ele alınmış ve yaklaşımlar arası karşılaştırmalı bir perspektifle din eğitimi bağlamında tartışılmıştır. Sonuç olarak kavram ontolojilerinin/anlayışlarının kavramlaştırma yaklaşımlarına etki ettiğine; kavramlaştırma yaklaşımlarının kavram öğretimine eğitsel ilkeler sunabileceğine ve din eğitimi biliminin din eğitimi pratiğine kavram öğretimi süreci için eğitim-bilimsel bilgi üretirken indirgemeci ve dikotomik bir kabulden ziyade bütünsel, bağlamsal ve ilkesel bir yaklaşım içerisinde holistik bir kavram öğretimi anlayışına sahip olabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Din Eğitimi Bilimi, Kavram, Kavram Felsefesi, Din Öğretimi, Kavram Öğretim More less

Our obligations and policy regarding cookies are subject to the TR Law on the Protection of Personal Data No. 6698.
OK

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms